Bir gün hava çok sıcakmış. Hoca boncuk boncuk terliyormuş.
Derken sokakta oynayan çocukları görmüş. Biraz serinlemek ve
çocukları seyretmek için bir ağacın altına oturmuş. Cebinden mendilini
çıkararak terini silmiş. Kahkahalar atarak oynayan çocukları izlemeye
dalmış...
Hoca, çocukları izlerken mahallenin en yaramaz çocuğu Ali, ağacın
arkasından gizlice yaklaşmış ve Hoca’nın başındaki kavuğu kapmış.
Hoca ne olduğunu anlayamadan Ali, kavuğu arkadaşlarına götürmüş.
Çocuklar kavuğu birbirlerine atarak oynamaya başlamışlar. Hoca,
kavuğunu geri almak için onlara doğru koşmuş. Çocuklar Hoca’nın
geldiğini görünce dört bir yana dağılmışlar. Hoca, kavuğu
elinde tutan çocuğa yaklaşınca, çocuk kavuğu diğer
arkadaşına atıyormuş. Kavuk böylece sürekli el
değiştiriyormuş.
Hoca’nın oradan oraya koşturduğunu gören mahalleli, Hoca’ya
yardım etmek istemiş ama hiçbiri çocukları yakalayamamış. Bu kovalamaca
uzun süre devam etmiş. Hoca, nefes nefese kalmış, dizlerinin
üstüne çökmüş. Bir süre dinlendikten sonra kavuksuz olarak eve
dönmüş. Hanımı onu böyle görünce çok şaşırmış:
-Bey, sen kavuğunu hiç başından çıkarmazdın. Hayrola, bir şey
mi oldu? Kavuğun nerede, diye sormuş.
Nasrettin Hoca gülümseyerek hanımına cevap vermiş:
-Sorma hanım, benim kavuk çocukluğunu özlemiş, şimdi komşu
çocukları ile sokakta oyun oynuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder